Yahya Kemal ve Üsküp
"Yahya Kemal'in bu evi, ayrıca, asırlık gölgeler içindeydi. Üsküp'te 'Karaağaçlar' denilen, şöyle İstanbul'un şimdiki Taksim meydanının yarı büyüklüğünde bir yer vardı. Oraya 'Karaağaçlar' denilmesinin sebebi, asırlık ve gayet cesim ağaçların küçücük bir koyu orman teşkil etmesiydi. Onların lejandı da şu idi: Bu karaağaçlar kurumadıkça, düşman Üsküp'e giremez.
"Bu kadar ağaçlar gün-gece, sabah-akşam, kış-yaz, biraz da hafif, biraz daha şiddetli, kâh ipekli bir kumaş hışırtısı gibi köpüklü ve sihirli, kâh çağlıyan yuvarlanması gibi dolu ve mahir, hep söylenir ve uğuldar. Üsküp'ün havasını yapraklarından eleyip dağıtmaya memur bir değirmenmiş gibi daima söylenir ve uğuldardı.
"Yahya Kemal, işte, bu kara ağaçların gölgeleri dibinde, uğultuları ve efsaneleri içinde doğup büyüdü. Çünkü evi tam onların yanıbaşında idi.
"Sonraları, Üsküp'te konsolos bulunduğum sırada, 1938'de benden bu doğduğu evin resmini istiyor, avlusundaki çeşmenin akıp akmadığını soruyordu. Evinin asıl kendisinin doğduğu harem dairesi yıkılmıştı; avlusundaki çeşme de artık akmıyordu. Evinin ancak selamlık dairesi duruyordu, iki katlı, müstakil bir yapı... Ben de ancak bu selamlığın fotoğrafisini alıp gönderebildim. Kendisinde duruyor mu? Gazeteler alıp neşretti mi? Bilmiyorum!
"İşte bu Üsküp'ün evlâdı olan Yahya Kemal, büyüdüğü zaman, günün birinde o Üsküp'ün bütün ecdat toprakları ve mezarlarıyla, elinden çıktığını ve kendi cedlerinin azim bir inşa payı olan o şehâmetli tarihine toptan veda ettiğini gördü.
"Halbuki karaağaçlar henüz kurumamıştı."
Saffet Örfi Betin, "Jübilesinden Sonra Biyoğrafisini Beklerken: Yahya Kemal ve Üsküp", Vatan, Yıl: 10, Sayı: 3113, 22 Ocak 1950, s. 2.