Kayıtlar

İnsanın Zirve Dönemine Dair Yeni Bir Araştırma

Resim
Intelligence dergisinin son sayısında neşredilen bir makale, insanın zihin ve karakter bütünlüğünün hayat döngüsü içindeki zirve noktasını çok boyutlu biçimde ele alması ve ulaştığı sonuçlar yönünden dikkat çekmektedir. Gilles E. Gignac ve Marcin Zajenkowski’nin kaleme aldığı “Humans Peak in Midlife: A Combined Cognitive and Personality Trait Perspective” [İnsanlar Orta Yaşta Zirveye Ulaşır: Bilişsel ve Kişilik Özellikleri Açısından Bütünleşik Bir Bakış] başlıklı çalışma, insanın bilişsel yetenekleri ile kişilik özelliklerinin etkileşimini inceleyerek, zihinsel ve kişisel işlevselliğin en yüksek düzeyine orta yaş döneminde, özellikle 55–60 yaş aralığında ulaşıldığını ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Akışkan zekânın genç yaşlarda doruğa ulaşmasına rağmen kariyer başarısı, liderlik ve yaratıcılık gibi konularda zirveye ulaşmak genellikle 55–60 yaş arasında gerçekleşmektid. Bu fark, yaşla birlikte gelişen deneyim, duygusal denge, ahlâkî muhakeme ve bilgi birikimi gibi unsurlar...

Otuzlu Yıllardan Bir Makale: "Hunlar Nasıl Yaşarlardı?"

Resim
Basınımızda Hunlara dair dikkate değer bir ilginin mevcut olduğu otuzlu yıllardan bir makale: Marcel Brion, "Hunlar, Nasıl Yaşarlardı?", çev. Reyhan Kenan, Servetifünun (Uyanış) Mecmûası, Yıl: 49, Cilt: 85-21, No. 2220-535, 9 Mart 1939, s. 12 vd.

1937 Senesinden Absürt Bir Propaganda Haberi ve Düşündürdükleri

Resim
19 Eylül 1937 tarihli Anadolu gazetesinde "Bugünkü Fransız Ordusu Yenilmez Bir Kuvvettir" (s. 3) başlığıyla neşredilen haber, II. Cihan Harbi tarihi hakkında bilgi sahibi olanların gülerek okuyacakları bir haberdir. Lakin o dönem böyle yanlış kanaatler basında yaygındı. Hiçbir devlet yenilmez değildir. Bugün de şu veya bu devletin askerî kudretini abartan her haberde, 1937 yılının bu hatalı görüşe dayanan haberini hatırlamak gerekir.  Şunu da belirtmek gerekir ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk Fransa'nın gücünü abartan bu tür görüşlerden uzaktı ve gerekirse o tarihte Fransız mandası altındaki Hatay'ın kurtuluşu için savaşı dahi göze alacağını belirterek diplomatik baskı uyguluyordu. Oysa Atatürk'ün ebediyete irtihali akabinde, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü döneminde, "Türko-Britanik Deklerasyonu" imzalanmıştır. Akdeniz'e bir tecavüz vukuunda Türkiye, İngiltere'ye destek olmak üzere askerî taahhüt altına girmiştir. 19 Ekim 1939'da Türkiye, İngi...

Gaziler Günü

Resim
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silâh arkadaşları olmak üzere, mukâddes vatanımız için savaşmış tüm gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Tüm şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden gazilerimizi de rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun.

Küçük Ağa Dizisinin Setinden Bir Fotoğraf

Resim
Sanki İstiklâl Harbimizin zorlu yıllarından çekilmiş bir fotoğraf gibi... Oysa büyük romancımız Tarık Buğra'nın Küçük Ağa romanının 1983 yılında TRT yapımı dizi olarak uyarlandığı sette çekilmiş bir fotoğraf. Doktor Yüzbaşı Haydar Bey rolünde Haluk Kurtoğlu ile Çolak Salih rolündeki Fikret Hakan. Bu vesileyle kıymetli hâtıralarını rahmetle yad ediyorum.

Bir Adliye Anımız

Resim
Değerli büyüğüm Avukat Gökhan Bey, müvekkilimiz Feyzullah Bey ve babamla birlikte bir adliye anımız.  İstanbul Adalet Sarayı, 18 Eylül 2025.

Toplumumuzdaki Cezasızlık Algısı

Resim
Ülkemizde ekseriyetle tartışılan mühim meselelerden biri, “cezasızlık algısı”dır. Bu tabir, işlenen cürmlerin bilhassa yeterli müeyyide ile karşılık bulmaması yahut hiç cezalandırılmaması sebebiyle toplumda adalet duygusunun zedelenmesini ifâde eder. Algının varlığı, yalnız ceza hukukunu değil, demokrasiye ve hukuk devleti ilkesine duyulan itimadı da doğrudan tesir altında bırakır. Cezasızlık, en geniş mâhiyetiyle failin hukuk önünde mesuliyet taşımaması demektir. Bu hâl, kimi vakit soruşturma açılmaması, kimi vakit davaların uzun seneler boyunca sürüncemede kalması, kimi vakit de verilen cezaların ertelenmesi yahut infaz düzenlemeleri ile bertaraf edilmesi suretiyle tezâhür etmektedir.  Türkiye’de cezasızlık algısının kökleşmesine sebep olan âmillerin başında, yargı süreçlerinin uzunluğu ve yeknesaklıktan uzaklığı gelir. Şöyle ki, toplum nazarında siyasî ve toplumsal güce sahip kimselerin farklı muamele gördüğü telâkki edilmektedir. Bu durum, bilhassa mağdurların adalet arayışını ...